TUNCA ÖĞRETEN
@tuncaogreten | [email protected]
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına dair oylamanın ardından CHP çok eleştirildi.
Son olarak da dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Antalya’daki basına kapalı toplantıda sarf ettiği sözler sızmış, HDP’li vekillerin iptal için Anayasa Mahkemesi’ne yapacakları başvuruya CHP’lilerin destek vermeyeceğini/veremeyeceğini öğrenmiştik.
Diken muhabiri Tunca Öğreten, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile CHP ve Kılıçdaroğlu’nun tavrını, HDP’li vekillere AYM desteğinin neden verilmediğini, yargılama sürecinin nasıl olacağını, CHP içerisinde bölünme olup olmadığını ve Kürt seçmenin bundan sonra CHP’ye nasıl bakacağını konuştu.
Dokunulmazlık oylamasından önce Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında AKP’nin istismar etmemesi için Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘Evet’ oyu vereceklerini söylemişti. Siz bu tutumun da bir nevi demokrasi istismarı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kuşkusuz değil. Bunu demokrasi istismarıyla kıyaslamak doğru olmaz. Çünkü AKP’nin, dokunulmazlıklar üzerinden Türkiye’yi teslim aldığı bir ortam var. Genel başkanımızın sözlerine açıklık getirecek ya da tashih yapacak konumda değilim. Kendisi, “Kürt sorunu şiddetlendi, milletvekilleri suç makinesine dönüştü, terörü teşvik ediyorlar, bu yüzden de çatışmaları sonlandıramıyoruz” denilen bir ortamda çıkıp,“Tamam o zaman. Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ diyoruz” dedi.
Hangi niyetle söyledi?
Madem ki Kürt sorunuyla ilgili bir şiddet problemi var ve siz de bunu dokunulmazlıklarla eşdeğer tutuyorsunuz yani “‘Milletvekilleri suç makinesi, terörü teşvik ediyorlar ve bu nedenle Türkiye’de çatışmaları sonlandıramıyoruz’ diyorsanız, o zaman biz de‘Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ diyoruz’” dedi.
‘Evet’ oyu vereceğiz söylemi Kılıçdaroğlu’nun şahsi fikri miydi yoksa parti genelinde alınmış ortak bir karar mıydı?
Kamuoyunda Kılıçdaroğlu, bütün o arkasındaki düşünce bir kenara bırakılarak, salt “Anayasa’ya aykırı ama ‘Evet’ diyeceğiz” sözleri üzerinden değerlendirildi. Oysa pek çok arkadaşım oylamadaki kararını, kendi durumlarını göz önüne alarak verdi. CHP’yi diğer partilerden ayıran özellik de bu çoğulcu demokratik anlayış zaten.
Partinizin Grup Başkanvekili Engin Altay, dün sizin bu söylediklerinizi tekzip edercesine “Oyunun rengini belli eden arkadaşlarımız yanlış yapmıştır” dedi…
Ama oylamadan önce de sayın Kılıçdaroğlu’nun “Her arkadaşımız kendi vicdanıyla hareket etsin” dediğine de şahit olduk.
Kılıçdaroğlu’nun, Antalya’daki basına kapalı toplantıdan sızan“Anayasa Mahkemesi’ne gidecek HDP’lilere destek verecek vekil CHP’de siyaset yapamaz” sözleri için ne diyorsunuz?
HDP ayrı bir siyasi partidir, CHP ayrı. Dokunulmazlık oylamasından birkaç saat sonra HDP’liler, Meclis’te alınan karara karşı olduklarını ve iptal edilmesi için 110 milletvekilinin başvurusuyla Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini belirterek, “Bizimle AYM’ye başvuruda bulunacak 52 cesur milletvekili arıyoruz” dediler. Kusura bakmasınlar ama başka bir partiye hamle bırakmamak doğru bir siyasi tavır değil.
Niye?
AYM’ye grup olarak başvuru yapmak mümkün değil. Milletvekilleri ancak bireysel başvuruda bulunabilir. Ortak bir tavır almak için CHP ile görüşmeden, doğrudan doğruya “Cesur vekiller arıyoruz” demek yanlış bir tavır.
‘TBMM, tarihindeki en büyük yanlışa imza attı’
HDP’nin tavrı böyle olmasaydı CHP, AYM başvurusunda destek verir miydi?
Bu dayatmayı yapmadan önce HDP’liler gelip bizimle görüşselerdi, ortak bir tavır alabilir miyiz diye tartışırdık. Nihayetinde TBMM, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla tarihindeki en büyük yanlışlardan birine imza atmıştır. Bunun siyasi sonuçları da çok ağır olacaktır. Hatırlarsınız bu yüzden ilk oylamada CHP’den 100 milletvekili‘Hayır’ demişti. Yani CHP’de yasa değişikliğini kabul etmeyenlerin sayısı HDP’den daha fazlaydı.
HDP’den daha fazla milletvekili olduğu için CHP’nin daha fazla oy vermiş olması normal değil mi?
Bunu sandalye sayısına indirgemek yanlış olur. 100’e yakın vekilinin‘Hayır’ oyu verdiği bir partiye böylesine dayatmada bulunmak her şeyden önce etik değil. Kaldı ki AYM’ye kararın iptali için başvuruda bulunmak…
Evet…
Başvuruda bulunmak hatalı bir tavır. Çünkü parlamento yanlış bir karar almıştır. Daha önce AYM’nin HSYK seçimleriyle ilgili verdiği karardan ötürü bir emsal var ortada. Bu yüzden HDP’li vekillerin başvuruları yüzde 99 reddedilecek. Bu da parlamentoda AKP öncülüğünde alınan yanlış bir kararın, AYM’de onaylatılacağı anlamına geliyor. Yani el birliğiyle yanlış bir kararı onaylatmış olacaklar. HDP’li vekillere sesleniyorum… Bu girişimden vazgeçin. Çünkü sonrasında Erdoğan çıkacak, “Bize niye karşı geliyorsunuz. Görmüyor musunuz; Can Dündar ve Erdem Gül, YouTube, Twitter kararlarını veren AYM’niz de talebinizi reddetti”diyecek. Ona bu fırsatı vermeyin.
Yani HDP’li vekillere ‘Gidin ve yargılanın’ mı diyorsunuz?
Bizim hakkımızda da düzenlenmiş fezlekeler var. Biz de yargılanacağız. Benim dört, genel başkanımın 38 fezlekesi var. Adil yargılanacağımızı da düşünmüyorum ayrıca. Biz mahkemeye gittiğimizde ‘CHP’liler gelmiş’ diye önümüze güller sermiyorlar. HDP’lilere nasıl davranacaklarsa bize de öyle davranacaklar.
AKP ve MHP’nin, başından beri vereceği oyun rengi belliydi. HDP’nin de öyle. Bir nevi oylamanın kaderi CHP’nin elindeydi. Az önce parlamentodan yanlış bir kararın çıktığını söylediniz. Yani bu yanlıştaki en büyük payın partinize ait olduğunu mu söylüyorsunuz?
Ne alakası var Allah aşkına. 330’un altında kalması için CHP bütün seçenekleri denedi. Ancak gördük ki ne AKP, ne de MHP fire verdi. Burada bütün suçu CHP’nin üzerine atmak doğru değil. Referandumla mı yoksa parlamentoda mı geçmesi daha kötü olurdu tartışılır. Kimilerine göre referandumla geçmesi daha kötü sonuçlar doğuracaktı.
‘Kürtlerin, CHP aleyhine bir tavır alacağını düşünmüyorum’
Peki, referanduma kalmış olsaydı CHP, halkı ‘Hayır’ oyu kullanması için ikna edemez miydi?
Ederdi ya da edemezdi… Daha iyi ya da kötü olduğuna dair bilgi sahibi olmadığımız bir durum hakkında fikrimi söylemek istemiyorum. Tekrar ediyorum, genel başkanımız hiçbir vekil arkadaşıma şu oyu kullanacaksın dememiştir. Herkesi oy verirken kendi vicdanıyla baş başa bırakmıştır. Bu da CHP’nin ne kadar özgür bir parti olduğunun kanıtıdır.
Dokunulmazlık oylamasında yapılan tercih ve HDP’lilere AYM başvurusunda destek vermek konusunda parti içerisinde farklı sesler olduğunu görüyoruz. Sizce bu durum CHP içerisinde bir ayrışmanın tetiklenmesine neden olur mu?
Hayır. Fikir farklılıklarını böyle algılamamak gerekir. Bakın, Cumhurbaşkanı’nın siyasi mesajının AKP kongresinde ayakta dinlendiği bir ortamda, CHP’lilerin oylama için farklı kararlar alması, farklı fikirlerde olması demokratik zenginlik olarak algılanmalı. İşte CHP’nin değeri de burada ön plana çıkıyor zaten.
CHP’nin bu tavrına Kürt seçmenin tepkisi nasıl olacaktır?
Kürtler, politikayı iyi okuyan ve okuduğuna göre tutum alan bir halk. Dolayısıyla da CHP’nin hangi nedenlerle, nasıl karar aldığını çok iyi okuduklarını düşünüyorum. CHP aleyhine bir tutum alacaklarını sanmıyorum.
Erdoğan’ın elinin bu denli güçlenmesinde Kürtlerin etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
2013’ten bu yana hem parlamento içinde, hem de dışında Kürt siyasi hareketini uyarmaya çalıştım. Kürt sorununun Erdoğan tarafından çözüleceğine çok inandılar. Biz CHP olarak da onları yanlış yaptıkları konusunda çok uyardık. Yürüttükleri müzakerelerin parlamento içerisinde güvence altına alınması, şeffaf olması gerektiğini söyledik. CHP olarak bu yönde teşvik ettik, “Gelin birlikte çalışalım. Siz, parlamentoyu dışlayan AKP politikalarına hizmet ediyorsunuz” da dedik.
Ancak bir türlü AKP’nin barış ve demokrasiyle alakaları olmadığını anlayamadılar. Siyasi çıkarlarının bittiği anda masaya tekme vurup devireceklerini göremediler. Nitekim 7 Haziran’dan sonra da öyle.
‘Umarım akıllanmışlardır ve 1994’te yaşananlar tekrarlanmaz’
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından HDP’li bazı vekiller, çözüm süreci esnasında gizli yürütülen bazı görüşmeleri mahkemede anlatacaklarını ifade ettiler. Ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’nin şeffaflığa ihtiyacı var. Bunların açığa çıkması önemli bir şey tabii. Ancak keşke dokunulmazlıklar kaldırılmadan önce açıklasalardı.
1994’te DEP’li vekiller Meclis’ten gözaltına alındılar. Aynı şeyler bir kez daha yaşanırsa Türkiye neyle karşılaşır?
Umarım akıllanmışlardır ve aynı hatayı bir kez daha yapmazlar. Ben HDP’li vekillerin aklanmayacakları bir suç işlediklerini de düşünmüyorum. Ayrıca 1994’teki koşullarda da değiliz. Aradan çeyrek asra yakın bir zaman geçti. İletişim ve bilgi açısından gelinen nokta da ortada.
Bir daha olmayacağını söylüyorsunuz ama Sur, Silopi ve Cizre’de yaşananların 90’lardan daha yıkıcı olduğunu görmedik mi?
Doğru. Bir noktaya geldik. Artık bundan daha kötüsünün olacağını düşünmüyorum. Elbet bir kavşakta buluşuruz.
HDP’nin olmadığı bir parlamentoda, üstelik MHP ve AKP birçok konuda uzlaşmışken CHP’nin tek başına muhalefet yapabileceğini düşünüyor musunuz?
HDP’nin olmadığı bir parlamento düşünemiyorum. Israrla söylüyorum: 94’te yaşananların bir benzerinin tekrarlanmayacağına dair umudumu koruyorum. Türkiye’nin her yeri taziye evine dönüşmüşken, insanlar bu denli acı çekerken halkın buna müsaade edeceğini de sanmıyorum. Halk ne olduğunu görüyor, ne yapması gerektiğini biliyor. İki gün önceki AKP kongresinde neler yaşandığını da gördü. Herhalde halk da ne yapacağını, ne tepki vereceğini, siyaseti nasıl şekillendireceğini bilecektir. Türkiye’den, insanından, gelecekten bu kadar da umutsuz olmayalım.
ABC GAZETESİ