Emekçi dostu, dürüst, ilkeli, mütevazi, demokrasi aşığı Bülent Ecevit’i sonsuzluğa uğurlayalı on yıl oldu.
“Bizim iki gücümüz var: Hak ve halk” diyen Bülent Ecevit’in en önemli özelliklerinden biri de katıksız emekçi dostu olmasıydı. Aynı zamanda gariban babasıydı rahmetli Ecevit.
12 Eylül darbeci liderlerinin yok ettiği, bugün hala mumla aranan, çalışma yaşamında devrim sayılacak 274 ve 275 sayılı toplu iş sözleşmesi, grev, lokavt ile sendikalar yasası Bülent Ecevit’in yoğun çabası sonucu 1963 yılında hayata geçirilmişti.
İşçilere büyük haklar sağlayan yasaların çıkmasına öncülük eden Ecevit, gerçek bir emekçi dostu olduğunu bu yasaların çıkması için verdiği uğraşlarla kanıtlamıştı.
Yine 2002 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nın çıkmasına da öncülük ederek memurları- grev hakkı olmasa da – toplu iş sözleşmesi hakkına kavuşturmuştu. Eğer bugün işçi ve memurlar toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabiliyor, maddi kazanımlar elde edebiliyorsa bunda halkın deyimi ile “Karaoğlan” Ecevit’in katkısı çoktur.
Ne yazık ki, Ecevit’e sağlığında gerekli değer, hakkı özellikle sendikalar tarafından verilmedi, halen de gereği gibi anılmıyor, unutulup gidiyor. Günümüzde sendikaların ona karşı olan vefasızlığını gördükçe kahroluyorum. Neredeyse unutuldu. Yazık hem de çok yazık.
Nerede onun çıkardığı yasalar sayesinde toplu iş sözleşmesi hakkına kavuşan işçi ve memur sendikaları? Nerede onun savunucusu olduğu her daim koruduğu işçi, memur, emekli ve emekçiler?
Emekçi dostu olmasının yanı sıra Kıbrıs Barış Harekatı ile tarihe damgasını vuran, Kıbrıslı Türkleri Rum esaretinden kurtaran Ecevit, barışçıl yönü ile de dünyaya örnek olan bir liderdi.
Onu daha iyi tanıyabilmek, insancıl yönlerini öğrenebilmek, gariban babası olduğuna tanık olmak için Mustafa Çolak’ın bugünlerde raflarda yerini alan “Bülent Ecevit-Karaoğlan” kitabını okumakta yarar var.
“Halkçı Ecevit, şehirli seçmene anlamlı gelen bir sıfatken Karaoğlan, köylüler üzerinde etkiliydi. ‘Bizden biri’ duygusu uyandırıyordu. ‘Bozuk Düzen’e savaş açan, mazlumun dostu, zalimlerin düşmanı mitsel bir kahramanı çağrıştırıyordu.” diyerek tanımlıyor yazar Mustafa Çolak, Bülent Ecevit’i.
Kitapta yer alan bir bölümde Tanıl Bora da Ecevit’i şu şekilde tahlil ediyor.
“Bülent Ecevit aynı zamanda Türkiye’de sol fikirleri ve söylemleri yasal zemine çeken, siyasette uzlaşma kültürünü vurgulayan ve dürüst, temiz siyasetçi kimliğiyle politikanın bir zenginleşme ve şahsi çıkar sağlama aracı olmayacağını gösteren kişiydi.
Sosyal demokrat temalarla yenilediği CHP’yi halkla bütünleştirerek 1973 ve 1977 seçimlerinde kayda değer bir çıkış yakaladı. Ecevit’in Türk siyasetine miras bıraktığı en büyük değer, politikaya uzlaşma kültürünü ve anlayışını getirmiş olmasıydı.
Ecevit, Türkiye’de özel bir sevgiye mazhar olmuş bir siyasetçiydi ve onun aşkla seven, onu sahiden kurban olmaya hazır insanlar vardı. Bu sevgi bir bakıma Adnan Menderes’in gördüğü sevgiyle mukayese edilebilirdi .
Hakkı teslim edilmemiş, çevresi ve şartlar tarafından engellenmiş, temiz ve duygusal adam imgesi her iki siyasetçi için ortak paydalardı. Ecevit’in gerçekten başka türlü sevilmiş olmasının en belirgin sureti ‘Halkçı Ecevit’ imgesiydi ve bu imge onu başka türlü sevilmiş olan Menderes’ten ayırt ediyordu.”
Mazlum dostu Bülent Ecevit’i daha yakından tanımak için bir zahmet Mustafa Çolak’ın kitabını okuyun.
Ecevit ve onun politikalarından bugünlerde alınacak öyle çok ders var ki… Özellikle de yüzde 25’lerde patinaj yapan CHP’nin.
Ecevit’in ulusal çıkarlara ne denli duyarlı olduğu , haşhaş ekimi konusunda ABD’ye nasıl rest çektiği, dünyanın karşı çıkmasına karşın Kıbrıs’ta Barış Harekatı’nı cesaretle nasıl gerçekleştirdiği çok iyi irdelenmeli.
Kim ne derse desin, emekçi babası, mazlum dostu Ecevit, tarihe damgasını vuran az sayıdaki devlet adamlarından biriydi.
Işıklar içinde uyu büyük devlet adamı “Karaoğlan”.
Şükrü Karaman
telgrafhane.org