Yıllarca Cumhuriyet karşıtı kampanyanın en ön saflarında yer aldınız; “asas oğlan” rollerine soyundunuz. Emperyalist metropollerden tezgâhlanan bu oyunda olmadık taklalar attınız. Laiklikten kadın haklarına, Latin harflerinin kullanımından Türkçe’nin resmi yazı dili olmasına, eğitimin birliğinden medeni kanuna, Cumhuriyet’in nasıl tepeden inmeci, hatta darbeci değişiklikler yaptığını kanıtlayabilmek için kıçınızı yırttınız. Öyle ya, nereden çıkmıştı bu medeni kanun? Şeri hükümler ve imam nikâhıyla erkeğe dört karı alma hakkı verilmişken medeni kanunla tek kadınla evliliğin yasalaştırılması?.. Önce üçe sonra ikiye indirilmeliydi karı hakkı (!), tedricen (!), gelenekten kopmayan bir geçiş yapılmalıydı!
Erken Cumhuriyet döneminde kimliklerin kültürden oluşturulduğunu, merkezi özneyle her şeyin belirlendiğini söylediniz.
“Ben maruz ve müşahidim” diyen güzel insan, 27 Mayıs’tan sonra Demokrat Parti’ye verip veriştirmiş has edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar’ı bile oyununuza alet edip Cumhuriyet’i bir reddiye kültürü oluşturmakla suçladınız; Yahya Kemal ve Tanpınar’ı Köy Enstitülü edebiyatçılara karşı kalkan olarak kullandınız, edebiyatla hayat arasındaki bağları koparmaya çalıştınız.
Sonunda muradınıza erdiniz. Bakınız artık laik ve karma eğitim de kaldırılıyor okullardan, ana sınıflarındaki kız çocuklarının bile başı bağlanıyor, özü bir Mevlevi dedeliğinden gelme, Türkçe’ye yüzlerce Batı ve Doğu klasiğini kazandırmış, demokratik bir üniversite kurmuş devrimci Maarif Vekili Hasan Âli Yücel’in adı okullardan siliniyor, Ankara’nın göbeğindeki Saray’da topluca zikir çekiliyor. Kültürel yapı “Cumhuriyet paradigması”ndan kurtulup acaip çoğullaştı… “Kültürel yapı devletin tercihini aşacak biçimde coğrafya ve yerellikle bütünleşmiştir.” (H. B. Kahraman) artık! Gözünüz aydın…
Her ne kadar, bizim asıl bildiğimiz, binlerce yıllık, tanığı olduğumuz, hatta bir zamanlar içinde yaşadığımız, kız oğlan demeden el ele kol kola halaya horona durduğumuz, tarlada, tapanda, sofrada hayatı paylaştığımız cins ayrımcılığı tanımayan o güzel gelenekler ve Anadolu coğrafyasındaki seküler yaşam, sizin de destekçisi olduğunuz bir Arap derebeylik – bezirgân kaynaklı karanlık iktidar kültürü tarafından baskıya alınıyor, yok ediliyor ama, sizin canınız sağ olsun; demokrasiyi ve geleneği şimdiki gibi arzuluyordunuz… Kazandınız…
Ama ayıp ettiniz. İzledim orada çekilmiş videoları, sizleri göremedim. Çok yakışırdınız oysa… Ne de olsa oradakiler kadim dostlarınız, politika ortaklarınız idi.
Kaçırmayın bu güzel olanakları. Haydi her soydan, her boydan, her kafadan iskeletsiz yaşayanlar, haydi zikire!
Alper Akçam
telgrafhane.org