( Bu öyküyü; öykü kahramanı Mustafa Onbaşı’nın büyük kızı Alime ÖZSÜT Hanımefendi’den dinledim. Olayın özünü kaybetmeden bende bıraktığı izlenim olarak sunuyorum. )
* * *
Mustafa Onbaşı; Isparta’nın Sütçüler İlçesi’nden bir yurttaşımız.
Arap Çölleri’nde, Galiçya’da, bulunmuş gazilerimizden birisidir. Askerlik içinde hem Arapça hem Almanca öğrenir.
Askerlik dönüşü Alime hanım ile evlenir. Bu eşinden 4 oğlu olur. Bu eşi, bilinmeyen bir hastalıktan ölür. İkinci eşi Fatma Hanım’dan 1 oğlan, 5 kız; toplamda 10 evlat babasıdır.
Mustafa Onbaşı, bu çocukların hepsini okuyabildikleri yere kadar Cumhuriyet Okulları’nda okutur. Çocukların en büyüğü rahmetli Hüseyin Özsüt inşaat yüksek mühendisi olur. ( Ülkenin çeşitli hizmetlerinde bulunur. Yapı Dairesi Genel Müdürlüğü, Atatürk Barajı’nın Genel Koordinatörlüğü, 1977 Yılında Isparta’dan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilliği görevlerinde bulunur. Sütçüler’e asfaltı ve elektriği o götürür. Eli iyilik elidir, herkese ulaşma gayretinde bulunur. Eşi Şaziye Hanım en büyük gücüdür. Bireysel kanaatim odur ki: Cumhuriyet halk Partisi’ni yönetecek güçteydi. CHP Genel başkanı O olsaydı, partinin tökezlemesi olmazdı, ülkemizin bugün yaşadığı karmaşa yaşanmayabilirdi. Sevgi ve rahmetle anıyorum. )
Mustafa Onbaşı’nın diğer çocukları da ve torunları da çok önde başarılı oldular.( Onları da bir bir elde ettikleri başarılardan dolayı kutluyorum.)
* *
1930’lu yıllarda bir cuma günü, hutbeyi O okumuş, Cuma Namazını da O kıldırtmıştı. Cuma Namazından sonra koca çınarın altında “ne var-ne yok” sohbetine koyuldular: Yemen’den, Galiçya’dan, İnönü Savaşları’ndan muhabbetler yapıldı. Kimisi iyi hatıralar için kimisi de yaşadıkları sıkıntıdan söz etti. Bu arada Bıtırak Hamza, İnönü’ye küfretti. Sohbetin tadı tuzu bozulmuştu. Mustafa Onbaşı ortalığı yatıştırmasa bayağı büyük kavga çıkacaktı. Kendi de çok öfkelenmişti, Sonra kendi kendine “Sakin ol, Mustafa Onbaşı!” Olur muydu Hem cemaate öncülük yapıyorsun hem de öfkelenmek yakışır mıydı kendine? Elbette yakışmazdı. O adam İnönü’ye küfrediyor, sebebini biliyor muydu ki… Hem yeni devlet Hukuk Devletiydi, Kanun Devletiydi. Zaman zaman böyle küfredenlere kanun ceza vermeliydi. Düşündü taşındı. Karar verdi İnönü’ye mektup yazacaktı, yazdı:
“ Ey büyük İsmet İnönü! Ben Sütçülerden Mustafa Onbaşı. Evvela üzerime farz olan Tanrı selamlarını sunar, her iki mübarek ellerinden hasret ve hürmetle öperim. Bu mektubu gece yazıyorum. Cuma Namazı’ndan sonra bir kendini bilmez size küfretti. Küfürcü adamın adı Bıtırak Hamza. Nerdeyse aramızda
büyük bir kavga çıkacaktı. Ben yatıştırdım. Öfkeden gece boyu uyuyamadım. . Siz bir kanun çıkarsanız, Size ve Kemal Paşa’ya küfredenleri o kanun cezalandırsa, daha doğru olur diye düşündüm. Adamın cezasını biz versek bizi de devlet hapse atacak. Okuyan çocuklar var, halimiz nece olur. En iyisi, dediğim gibi bu adamlar için siz bir kanun çıkarın. Ellerinizden öpüyorum Komutanım.”
Aradan beş on gün geçti, Mustafa Onbaşı, postacı koca çınarın altına geldikçe, bana bir şey geldi mi diye sorar oldu. İnönü’nün ona mektup yazacağından emindi.
Beklediği mektup üçüncü haftanın başında geldi. Postacı, mektubu gönderenin İnönü olduğunu görünce soluk bir yüzle nefes nefese: “Mustafa Dayı sana İnönü’den mektup var”.
Ver bakalım dedi. Zarfı elinde incitmeden evirdi, çevirdi, baktı, baktı. Gözlerini çevirdi başka insanların yüzüne baktı, İnönü’nün verdiği değeri başkalarının da bilmesini isteyerek. “Büyük adamdır canım!..Büyük.” Mektubun zarfını çok dikkatle, zarar vermeden, ince ağızlı bir bıçakla açtılar. Mustafa Onbaşı kendi tok sesiyle:
“Sevgili Mustafa Onbaşı ; Evvela Türkçe harflerle mektup yazdığın için pek memnun kaldım. Ayrıca ücret almadan halkın önüne düşüp namaz kıldırman bizleri sevindirdi. Çok güzel yapıyorsun. En kısa zamanda size bir imam bulalım. Bana küfreden insanlara karşı duyduğunuz öfkeyi yerinde bulmadım. Küfür sahibini cezalandırmaya kalkmanız çok çok yanlış olurdu. Sen hapse girsen; cemaatin önüne kim düşecek, namazı kim kıldıracak? Senin çocuklarını Cumhuriyet okullarında kim okutacak. İyi düşünmüşsünüz, iyi… Sonra senin bu mektubun geldiği gün akşam eve geldim, baktım Mevhibe Hanım evde. Sütçüler neresi, Ankara neresi… O her gün Mevhibe Hanıma küfretse, Mevhibe Hanım benim yanımda…
Seni, hanımını, çocuklarını ve Sütçüler halkını selamlarım. Mevhibe Hanıma küfreden adama ayrıca selam ederim, bana öfkeleneceğine işine gücüne baksın. Bana ve arkadaşlarıma öfkelenen, küfreden insanlarla bireysel tarla komşusu değiliz, ev komşusu değiliz. Kendileriyle herhangi bir mal alıp sattığımız yok. Bu sebeple bize kızıp küfretmezler. Biz insanımızı okuryazar yapmak istiyoruz, çok üretsinler, yokluk yüzü görmesinler istiyoruz. Bunu anlamayanlar bilgisizliklerinden öfkeleniyor olabilirler. Devlet adamlığı, yurttaşını korkutarak saltanat sürmek değildir.”
Mustafa Onbaşı o mektubu cebinde hep taşır oldu. Arkadaşlarından soranlar oluyordu: “Mustafa Onbaşı İnönü sana mektup yazmış öyle mi?“. “Evet yazdı” diye cevap veriyordu. Gene bir namaz çıkışı koca çınarın altına oturdular. Birisi gene sordu: “ Onbaşım İnönü sana mektup yazmış çıkar oku dinleyelim”. “Hay hay” dedi Mustafa Onbaşı, çıkardı mektubu okudu. İnönü’ye küfreden Bıtırak Hamza ileriki masada birkaç kişiyle oturuyordu. Mektubun bu bölümünde Bıtırak duysun diye:” Bütün Sütçüler halkına selam ederim, Bıtırak Hamza’ya da selam ederim. Bana küfredeceğine işine gücüne baksa çok daha iyi olur.”
Bıtırak Hamza usulca kalktı hiç arkasına ve sağa sola da bakmadan evinin yolunu tuttu. Milletin kötü geleceğini yenen büyük komutan İnönü’ye küfretmenin utancını yaşayarak el içine çıkmaz oldu. Bıtırak lakabını yakıştıran boşa dememiş, ancak Bıtırak Hamza küfürün sahibiydi ama bu işten çok utandı, çok çok!!
* * *
Devleti kuranların ve büyük gazilerimizin hakkında olumsuz düşünenler olabilir. Ama büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin hakkında olumsuzluk üretenler Bıtırak Hamza kadar iz’anlı olmalıdırlar. Ülkeyi yalanla talanla bezgin hale getirip bunun kusurunu Atatürk ve İnönü’ye yüklemenin onuru ve haysiyeti yoktur. Büyük önder Atatürk’e ve onun Baş Yardımcısı İnönü’ye ve ülkemizin kuruluşunda emeği geçmiş tüm kahramanlarımıza 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI vesilesiyle saygıyla selamlayarak!…
Ekrem KABAY
telgrafhane.org