25.07.2014, Cuma







MAHŞERİN ATLILARI /Ali Kaya yazdı…
MAHŞERİN ATLILARI /Ali Kaya yazdı…
7 Kasım 2013 22:39
Font1 Font2 Font3 Font4

Son haftanın gündemi öğrenci evleri oldu.

Başbakan Tayyip Erdoğan namus bekçiliğine soyunarak,  kız ve erkek öğrencilerin aynı evlerde kalmalarının ahlaksızlık olduğunu, bu konuda düzenleme ve uygulamalara gideceğini söyledi.

Hemen ardından “ dibek dövücün hınk deyicileri” durumdan vazife çıkardılar. Doğal olarak da karşı tepkiler geldi. Tartışma sürüyor.

 

Bir yazımda;

“Din ile devlet evlenirse doğacak çocuk sakat olur” demiş ve bunun gerekçelerini anlatmıştım.

İşte sakat bir çocuk daha doğdu. Peşi de gelecek mutlaka…

Çünkü devleti dini referanslarla yönetmeye kalkarsanız, ortaya ileri demokrasi değil, diktatörlük çıkar.

Burada tehlike din’den değil kendisinin Allah adına hükmettiğini zanneden diktatörlerden gelir.

Bunu bir ayetle açıklayalım;

“Eğer yüz çevirirlerse ey Muhammet, Sana düşenin sadece açıkça tebliğ (bildirmek, anlatmak) olduğunu bil “( Nahl süresi 62.ayet)

Yani Allah son peygamber olarak gönderdiği Hz. Muhammet’e, “Sen sadece tebliğcisin. Gerisi, yani uygulama ve ceza bana aittir” diyor.

Peki, Allah’ın peygamberine bile vermediği bu yetkiyi Tayyip Erdoğan ve AKP hangi hakla kullanıyor?

 

İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burası.

 

Çünkü hiçbir din, devlet kurma amacını taşımaz. Hiçbir kutsal kitapta tanrısal buyruk olarak yer almamıştır. Çünkü bütün dinler baskı ve zulmü yasaklar.

Oysa “devlet”  baskı ve zulmü doğal olarak , içinde taşır, yaşatır. Devlet, ne kadar din ya da kavmiyetçilik yalanı ile saklansa da, aslında  bir sınıfın diğer sınıfları baskı altında tuttuğu bir yapılanmadır. Burada devletin adının ve niteliğinin Hristiyan, İslam, Alevi, Alman, Türk ve hatta sosyalist olması önemli değildir. Önemli olan o devletin, hangi sınıf ya da ekonomik tabakaya hizmet ettiğidir. Ordusu, polisi, adli örgütü ile hangi sınıfları baskı altında tuttuğudur.

Yani dini referansla devleti yönettiğini söyleyenler gerçekte halkı Allah’la kandırmaktadırlar. Söylediklerinde doğru ve samimi değillerdir. Öbür tarafta nasıl hesap verirler, bilemem?

 

Ama asıl tehlike, bu akılla giderlerse araladıkları alacakaranlık kapısından gelecek olanlardır.

Çünkü alacakaranlıktan sonra gelen zifir gecedir.

Zifir gecenin sahipleri sadece toplumun bir kısmı için değil AKP için de hayırlı olmayacaktır.

Çünkü aranan kıstas, zifir gecenin bekçilerine göre “kim daha dindar?” sorusunun cevabıdır.

Bu sorulmaya başlandığında AKP’nin bugünkü kadrolarının çoğunun hatta Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın bile tasfiyesi kaçınılmazdır.

Peki, ne yapmalı?

Bir kere Erdoğan  çok şanslı.

Çünkü muhalefet çok mutedil ve sorumluluk içinde davranıyor.

Şöyle bir düşünün: İktidarın hukuksuzluğuna karşı, muhalif parti ve toplum katmanları da hukuk dışı mücadele etseler,

Mesela tüm kadın milletvekilleri, blucin pantolon-tişörtle meclise gitseler,

İktidar yanlısı olmayan vatandaşlar devlete karşı olan görevlerini askıya alsalar,

Mesela Cemevleri;  “Yahu biz burada ibadet yapıyoruz. Yani burası ibadethane. O yüzden elektrik ve su parası ödemiyoruz” deseler. Elektrikleri kesildiğinde en gürültülüsünden jeneratör alsalar, bu jeneratörler “Elektriğimizi Erdoğan kesti” dercesine bağırsalar,

İşçiler, memurlar sık sık iş bıraksalar,

Meydanlarda her gün gösteriler olsa,

Yani sivil itaatsizlik ülkeye damgasını vursa iyi mi olur?

Allah korusun, elbette iyi olmaz. Bu kargaşa demektir. Kargaşa hepimiz için tehlikelidir.

Allahtan ki böyle gözü kara bir muhalefet yok(!)

 

O , zaman çözüm Tayyip Erdoğan’ın ellerinde.

İki elinin arasına başını koyup düşünecek…

Mağdurluktan mağrurluğa geçişini sorgulayacak…

Yoksa zifir gece kapıda.

Mahşerin atlıları koşmaya hazır bekliyorlar. Hatta eşkin adım yürüyorlar, tırısa kalkmak üzereler.

Sonumuz hayrola!

 

Ali Kaya

telgrafhane.org

[email protected]



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
70 Sorgu Yapıldı. 0,275 Saniyede Oluşturuldu.