Adalet denen şey, hukuk devletinde geçerlidir.Hukuk devletinin temeli de laikliğe dayanır.
Adalet isteyen kişi, kadınlar bohçalanır, eğitim tümüyle dinselleştirilirken kayıtsız, koşulsuz direnir.
Direnmez, durumu idare etmeye kalkarsa; daha sonra yaptığı yanlışlardan dolayı adalet arar hale gelmesi, yalnızca çevresini kandırmaya yeter.
Atatürk’ün sözleri çok açık ve yalındır:“Biz uygarlıktan, bilimden, teknikten güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız. Doğru yoldan şaşmışların amacı, halkı çılgın ve aptal yapmaktır. Oysaki halkımız, aptal ve çılgın olmamaya karar vermiştir.”
Yandık, battık, kül olduk diye dövünmeye hiç gerek yok.
Bunca kirlenme ve çürüme içinde bu ülkede övünülecek seçkin adımlar da atılıyor.
Örnek:
Her sanın ötesinde “iyi insan” olarak adlandırabileceğimiz Cenap Tezer, Bodrum Ortakent’te 40 dönüm bir arazide kültür ve sanat köyü kurmuş. Bir tür uygarlık sunağı olan köyde yıllardır etkinlikler düzenliyor.
Köyün, Orhan Kemal Meydanı var, Nedim Günsur Sokağı var, Erdinç Bakla ve Yıldız Kenter sanat galerileri var.
Galerilere bu yıl bir tanesi daha eklendi: İsmail Hakkı Tonguç Sanat Galerisi.
Çünkü bu ay Dibeklihan’da yazından eğitime, mimariden sanata katkısına değin birçok alanda Köy Enstitülerinin yarattığı o güçlü esinti ele alındı, alınmaya da devam ediyor.
Tonguç Galerisi’nde sanat alanında yarım yüzyılı çoktan devirmiş olan Erdinç Bakla’nın “Anadolu Tanrıçaları” adlı seramik sergisini gezdik.
Yıldız ve ay tanrısı, gecemizi aydınlattı. Güneş ve fırtına tanrısı, önümüzü açtı. İyilik tanrısı Zitapiyas’a gelince: Ülkemizde epeydir unutulmuş bir geçmiş insanlık ülküsünü anımsattı bize…
Köy Enstitüsü kökenli sanatçı İsmail Avcı’nın eşgüdümünde açılan Köy Enstitülü ressamların sergisi de, iyi insanlık yüreğinin derinlerde bir yerlerde hâlâ attığını duyumsatması açısından çok değerliydi.
Tıpkı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı ile Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin birlikte Dibeklihan’da yürüttüğü sunum ve söyleşilerde olduğu gibi…
Açılış konferansını yapan değerli bilim insanı Prof. Dr. Bilsay Kuruç, “Hattuşaş”a benzettiği bu boz taşlarla çevrili kültür köyünde, Köy Enstitülerinin doğuşunu, Cumhuriyet devrimcilerinin köylüyü bağımsız çiftçi yapabilme, topraksız köylüyü topraklandırma hedefleri ile birlikte değerlendirdi.
Kuruç, her iki hedefin de nasıl toprak ağaları ve zorbalar tarafından boğulduğunu anlatırken İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’e söylediği bir sözü aktardı:
“Zaman zaman bu ülkede restorasyon ihtiyacı ortaya çıkar. Bu restorasyona da hâkim olmalıyız. Yoksa, Cumhuriyet devrimleri altımızdan kayar gider”
İnönü’nün “restorasyon” dediği, “karşıdevrim”dir.
Türkiye’nin son 15 yıldır yaşadığı sıkıntı işte budur.
Cumhuriyetçi kanat, karşıdevrime hâkim olamamış; sonsuza değin yaşatmaya ant içtiğimiz Cumhuriyet devrimleri altımızdan kayıp gitmiştir.
Övüncümüz olan bir kültür ortamından çıkardığımız ders budur.
Dersi aldığımıza göre, andımızı anımsayıp ödevimizi yapmalıyız.
Işık Kansu
telgrafhane.org