30.08.2013, Cuma





Öcalan’ın gözünden “Yeşil Türkler” / Ayşenur Arslan
Öcalan’ın gözünden “Yeşil Türkler” / Ayşenur Arslan
28 Ağustos 2013 09:49
Font1 Font2 Font3 Font4

 

“Beyaz Türk” kavramı, Cumhuriyet’in tasfiyesi için yapılan hazırlıkla birlikte girdi hayatımıza. Sınıfların varlığını ve mücadelesini yok sayan.. Yoksulluktan ayrımcılığa, her suç ve günahı Cumhuriyet’i temsil eden bir kesimin üzerine atan.. Bu yolla, TC ile kavgaya girişmiş bir ideolojinin sahneye çıkışıydı.
Söylemeye bile gerek yok belki; her şey gözümüzün önünde oldu, oluyor. “Beyaz Türkler” tasfiye ediliyor. Yerini “Yeşil Türkler” alıyor.

Bu tanım, Abdullah Öcalan’ın yazılarından birinde yer aldı. Yeşil sermaye kavramına yabancı değiliz. Ama Yeşil Türk, hem kavram hem de “ifade ettiği güncel karşılık” anlamında yeni ve önemli.
Öcalan’ın yazısına uzun uzadıya girecek değilim. Şu kadarını anlatarak özetleyeyim: Öcalan, başta ABD olmak üzere Batı ittifakının (çıkarları doğrultusunda) yakın zamana kadar Beyaz Türkler’i desteklediğini.. Ancak küresel ekonomik / politik çıkarları öyle gerektirdiği için “artık Yeşil Türkler’e destek verdiğini” söylüyor. Ve sözünü şöyle tamamlıyor:
“İslamcı veya Yeşil Türk olarak kavramlaştırabileceğimiz bu yeni hegemonik tırmanış devam etmektedir. Dayandığı strateji ve taktikleri kullanmakta daha da ustalaşmıştır. Hedef olarak cumhuriyetin 100. yıldönümünde hegemonik inşanın tamamlanmasını öngörmektedir.”
Müzakere süreci dediğimiz sürecin ideolojik / politik arka planını çok net anlatıyor Öcalan. Orta Doğu’daki savaşlar ve değişimlerle Kürtler’in.. Batı’nın yeni gözdesi olarak da Yeşil Türkler’in “YÜKSELEN DEĞERLER” olduğu kanaatinde belli ki.. Arkalarında “aynı destek”; çıkarları ve hedefleri kesişiyor..
TARİHE TANIK OLUYORUZ

PKK, Kürdistan kurabilmek.. AKP de “Yeşil Cumhuriyeti” ilan edebilmek hedefiyle sonuna kadar el ele yürüyebilir mi? Kim bilir! Şu anda tarihe tanık oluyoruz. Gözlerimizin önünde adım adım yeni bir gelecek inşa ediliyor.
Öcalan’ın kullanmaktan pek hoşlandığı “hegemonik düzen”, kitlelerin ikna edilmesiyle ve farkına vararak ya da varmadan desteklemesiyle oluşur. Türkiye’de önemli bir kesim, buna hazır. Erdoğan’ı “padişahım” diye selamlıyor. İradesini onun ellerine teslim etmiş, işaret ettiği yere doğru yürüyor.

Çok önemli bir kesim ise tedirgin / kaygılı / kafası karışık.. Olan biteni anlamaya çalışıyor. Önünü görmeye çalışıyor.
Peki NE YAPMALI? Herhangi bir şey öneremem. Ne bir partiyle bağlantım var çünkü ne de siyasi bir hareketle. Ancak şunu önermenin ötesinde yüksek sesle söyleyebilir ve hatta her fırsatta kafanıza kakabilirim: LÜTFEN (özellikle başta CHP “laik demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkan” siyaset erbabı, kanaat önderleri ve meslektaşlarım) MESELEYE YÜZEYSEL BAKMAKTAN VAZGEÇİN ARTIK. TÜRKİYE’NİN NEREYE YÜRÜDÜĞÜNÜ GÖREMEDİĞİNİZ HER GÜN, O YOLA BİR TAŞ DA SİZ KOYUYORSUNUZ.

* * *

ONU YAK.. BİZİ YAK.. HER ŞEYİ YAK!

Esad, biraz mesafe katetmişken birden kimyasal silahla katliama girişti. Batı da, sorumlunun o olduğunu şıpın işi anladı. Düdük çaldı. Savaş hazırlığı başladı.
Bu cümlelerdeki mantıksızlıklara girmeyeceğim. Esad neden tam da böyle bir dönemde neden böyle bir delilik yapsın ki, diye sormayacağım. Benim anlamadığım asıl şu: En son Kıbrıs Harekâtı’nda (son derece sınırlı) bir savaş tecrübesi yaşamış bir ülkenin evlatları olarak bu kadar mı susamışız savaşa! Gözümüzü hangi ara, nasıl bu kadar kan bürümüş!

Yeni Şafak “ELLER TETİKTE” diye manşet atmış. STAR Gazetesi “KİMYASAL SABİT MÜDAHALE YAKIN” demiş. SABAH gün sayıyor gibi ŞAM KASABININ KADER HAFTASI” öngörüsünde bulunmuş. HABER TÜRK ise süreyi birazcık daha uzatmış “İKİ HAFTAYA MÜDAHALE” demiş.
Zaten daha şimdiden boğazımıza kadar kire batmamışız.. Artık Başbakan’ın saklamaya bile tenezzül etmediği gibi, muhalifler adına El Kaide’sine El Nusra’sına yardım yağdırmamız yetmemiş.. Suriye savaşı bizi de yakmazmış gibi.. Nedir bu savaş çığırtkanlığı? İçeride müzakere sürecinde sorduğunuz her soru “barışa karşı mısın” diye karşılanacak.. Dışarıda, Rusya bir yana.. İran’ı, Suriye’deki Kürtler’i hesaba katmadan dünyanın en tehlikeli oyunu oynanacak. Savaş tamtamları çalınacak.

#SAVAŞA HAYIR

Muhalefet partileri “Meclis kararı olmadan hangi savaş” diyor ama boşuna.. Duyan yok. Twitter’ı duyacak halleri ise hiç yok. Buna rağmen savaş karşıtları, tweetleri ile seslerini duyurmaya çalışıyor. İşte birkaç örnek:

LATİFE TEKİN: Savaşa hayır..

SERMİYAN MİDYAT: Yeryüzünün tüm coğrafyalarında, şimdi ve daima, savaşa hayır.

AHMET ÜMİT: En korkuncu savaştır. Savaş, sivilleri korumaz, daha çok ölümlere neden olur. Savaşa hayır..

VEDAT ÖZDEMİROĞLU: Savaş, cinayet organizasyonu. Savaşa hayır..

FERHAT TUNÇ: Uzun süredir ortalıkta görünmeyen özel savaş uzmanları TV kanallarında yeniden boy göstermeye başladılar. Suriye’ye girmişler bile!

BURHAN ŞEŞEN: Savaş isteyenler savaşa gitsin.

SABAHAT AKKİRAZ: Savaşa hayır diyemiyorsan insanlığını yitirmişsindir. Savaş sadece yıkım, ölüm, tecavüz ve açlık getirir. Irak’ı ne çabuk unuttunuz!

ORHAN BURSALI: ABD Suriye’ye müdahaleye karar verdiyse, kimyasal silah tezgahını hazırladı ortaklarıyla, tıpkı Irak’taki gibi.. RTE İslam kanı dökmeye hazır. Savaşa hayır!

ERTUĞRUL MAVİOĞLU: Irak’taki kimyasal yalanı iş işten geçince itiraf edilmişti. Şimdi kimyasal Suriye’de, müdahale insanlık adına ve biz de hayvanız, öyle mi!

* * *

ZAVALLI AKİLLER!

‘Türkiye’deki olayların zincirleme patlamaları, “barış sürecinin hemen sonrasıdır…” Derin uluslararası merkezler ve ülke içi iştirakleri; ilk günlerde “bölgesel milliyetçilik duygularını” körükleyerek engel olma yoluna gittiler. (..) Bu irade; “akil adam” diye köprü olmaya soyunan ünlü sanatçıları, “analarından doğduklarına bin pişman eden iradedir…” Evlerinden çıkamaz hale getiren iradedir… O derece güçlüdür..’

Reha Muhtar (VATAN)

Yurt

724tikla 300x250 Image Banner
derimod_banner 300-250 Image Banner

lacoste07 Image Banner 617 x 150

Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin