Kürdistan bayrağını göndere ve sineye çekenler –çektirenler – üzerine fütürist bir deneme
Suçun faili belli değilse delilden sanığa gidilecektir. Bu durumda titiz bir çalışma ile suç mahallindeki her türlü delil kayıt altına alınacaktır. Delillerin kriminal laboratuarlarında incelenmesiyle en çetrefil suçların, kusursuz cinayetlerin faillerine ulaşılmaktadır. Sigara izmariti, basit bir çizik, tükürük, kıl, tüy, deri parçası, parmak izi suçlunun adaletin karşısına çıkmasını sağlamaktadır.
Toplumun gözü önünde işlenen cürümün ardından sanığın suç delilleriyle birlikte yakalanması durumunda kriminal laboratuarların mesaisine gerek kalmamaktadır. Yazının bundan sonrası için ceza hukukunu, kriminolojiyi geçelim. Bırakalım parmağı kocaman el ayasının nam olsun kabilinden izinin bırakıldığı halde kovuşturmaya kimsenin gücünün yetmeyeceği bir cürümden bahsedelim okurlarımıza.
4 Mayıs 2012 günlü gazeteler okurlarına Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin gayrı resmi başkenti Erbil’deki bir otelin açılışını müjdelediler. Kempinski, Marriot, Swiss ve Sheraton gibi otelcilik devlerinin art arda yatırım kararı almasında Erbil’e ilk adımı atan Divan’ın bölgenin sigorta sorununu çözmesinin etkili olduğunu duyurdular. Haberin devamında Koç Holding’in otelcilik markası Divan’ın açılış töreninin ayrıntıları veriliyor: Yaklaşık 100 milyon dolara mal olan 5 yıldızlı Divan Erbil’in açılışına katılan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç: “Bölgedeki büyüme potansiyeli bizi cezbetti. Otelimiz de çok güzel oldu” derken, Koç Holding Turizm, Gıda ve Perakende Grubu Başkanı Tamer Haşimoğlu tercih nedenlerini; “ Erbil, Türk yatırımcılar ve işletmeciler için çok önemli bir potansiyel barındırıyor. Divan Grubu olarak, son yıllarda yeniden yapılanan ekonomisi ile iş hayatının kalbinin attığı Kuzey Irak’taki iş oteli ihtiyacını tespit ederek geleneksel konukseverliğimizi komşu sınırlara taşımayı amaçladık” sözleriyle açıklıyor.
Divan Erbil’in açılışına katılan Bölgesel Yönetimin Başbakanı Neçirvan Barzani, Mustafa Koç, Divan Grubu CEO’su Marcos Bekhit, Elegan Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Sarp Turanlıgil, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in bakır sini üzerindeki kile sağ ellerini basarak temelini attıkları dostluğun gelecek kuşaklara taşınacağı mesajını veriyorlar.
Divan Otelinin yatırımcısı Elegan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Sarp Turanlıgil Türk işadamlarının son 2 yıldır Erbil’e ilgisinin yoğunlaştığını belirterek; “ 11 yıldır buradayım. Ahmet Özal site yapıyor, havalimanını da Türkler yaptı. Şu anda 15 bin kayıtlı oturma izni olan Türk var. 957 kayıtlı şirket Erbil’de” açıklamasını yapıyor.
Divan Oteli’nin girişindeki 2 büyük mağazadan biri Setur’un ( Koç ) diğeri Beymen’in ( Boyner Holding ). Açılışa kocası Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner ile katılan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner; “ Bu bölge gelişim açısından büyük potansiyel taşıyor. Bana sadece Exxon Mobil’in 7 bin eksperinin Irak’ta olduğunu söylediler” diyerek Kuzey Irak’ın uluslar arası sermaye devleri için önemini vurguluyor. Boyner Grubunun yatırım kararında Neçirvan Barzani’nin; “ Erbil’in İstanbul’dan bile daha güvenli”
olduğuna ilişkin sözlerinin etkili olduğu anlaşılıyor. Beymen Genel Müdürü Elif Çapçı 20 milyon dolar ciroya ulaştıkları Kahire’deki mağazada Arap Baharından sonra işlerin düştüğünden yakınırken İstikrar ve potansiyelin olduğu Erbil’de 10 milyon dolarlık ciro beklentisini vurguluyor.
Zaman Gazetesi; “Koç, Kuzey Irak’a Divan’la girdi” başlığının altında iri puntolarla; “Koç Grubu, yurtdışındaki ilk Divan Oteli’ni Kuzey Irak bölgesel yönetiminin merkezi Erbil’de açtı. Amerikalılardan İtalyanlara dünyanın dört bir yanından yatırımcının aktığı K.Irak’ta Koç’un otel açması, Türkiye için ayrı bir anlam taşıyor. Erbil’de yönetim, altyapı, ulaşım, eğitim, sağlık hizmetleri ve iletişim gibi alanlarda üç-beş yıl içinde 20 milyar dolarlık yatırım planlanıyor” cümleleriyle konuya giriyor. Zaman muhabirinin yorumu yanı başımızda çizilen yeni siyasi coğrafyayı müjdeliyor: “Amerikalı Citi Group bir ülkeye giriyorsa da tesadüfi değildir, ayrılacaksa da öylesine verilmiş bir karar değildir. Görünen görünmeyen siyasi iktisadi ve içtimai sebepleri uzun uzun analiz ettikten sonra verilmiş kararlardır bunlar. Koç da öyle yapıyor.” Yazı Koç’un Bağdat’ı bir yana iterek merkezi yönetimle şekli bağlarını da koparmak için bahane arayan bölgesel yönetimle iş tutmasının şifrelerini de veriyor. Yazının bütününden Koç’un Atlantik ötesinin şemsiyesi altında palazlandırılıp petrol devletçiğine dönüştürülecek bir istikrar adacığına yatırım yaptığı anlaşılıyor. Yazı kile el basmayı Kuzey Irak’ın Türkiye’ye hiç olmadığı kadar yakınlaştığının aynadaki aksi sayılabileceği cümlesiyle sona eriyor.
Zamanın ruhunu iyi yakalayan Zaman işin peşini bırakmaya niyetli değil. Washington’un yüksek tavanlı salonlarında, Pentagon’un girilmez odalarında, CİA laboratuarlarında yazılımı programlanıp, şifreleri kodlanan Kürdistan’ın kutlu doğumundan müjdeler vermeye devam ediyor. 7 Mayıs 2012 günlü Zaman, Barzani’ nin açıklamalarını haberleştirmiş; ( Otel açılışında Türk gazetecilerin sorularını cevaplandıran Neçirvan Barzani, Türkiye’nin en büyük gruplarından Koç’un Erbil’de iş yapmaya karar vermesinin kendileri için önemine işaret ederek; “Benim şahsen Sayın Mustafa Koç Bey ile kardeşçe bir ilişkim var. Koç topluluğu gibi büyük grupların buraya gelerek yatırım yapmalarını bekliyoruz. Biz Türkiye ile her yönden iyi bir ilişkide bulunmak istiyoruz” dedi. Barzani, petrol üretimi konusunda Türkiye’nin tecrübelerinden faydalanmak istediklerini, inşa halindeki 2 rafineriden birinin Türk şirketi Genel Enerji tarafından yapıldığını kaydetti. Bağdat yönetimiyle petrol gelirleri konusunda yaşanan sorunlara değinen Barzani Kürdistan bölgesi olarak bu konuda ısrarlı olacaklarını belirtti. ABD Petrol devi Exxon Mobil ile yaptıkları anlaşmanın Bağdat tarafından kabul edilmemesine tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan’ın ilk kez kendisini aramasının çok anlamlı olduğunu söyleyen Barzani açıklamasını: “İnşallah yakın zamanda ben de Ankara’ya geleceğim. Bu ilişkimizin daha da gelişeceğine inanıyoruz. Bence Türkiye Irak’ın en iyi konumdaki komşusudur. Türkiye tüm Irak’taki oluşumlar için hayırsever bir rol oynamaya çalışmıştır” sözleriyle bitirdi.)
Medyanın Kürdistan kroniğine azıcık ara verip Atlantik ötesinin sahnelediği post modern tragedyanın arka planına göz atmanın zamanıdır. Antik Yunan Tragedyaları yaşlılar korosuyla başlar. Koro oyunun başlangıcında seyirciye birazdan olacakların ipuçlarını verir. Olimpos’taki tanrıların yazgısının kişilerce yaşanacağını, kaderin değişmezliğini, insan çabalarının tanrısal yazgı karşısındaki acizliğini dillendirir. Biz 21. Yüzyıl tanrılığına soyunanlarca sahnelenen oyunda Antik dönemin aksine tek tek kişilerin değil milletlerin kaderlerinin nasıl çizildiğine getirelim sözü. Kuzey Irak’taki oluşumun bu günü ve yakın geleceğini, değişmez yazgısını cümle aleme duyuran tek kişilik koro Peter Galbraith’ e kulak verelim. Bölgesel Kürt yönetiminin başkanı Mesud Barzani’nin danışmanı ABD’li diplomatın Kürt Haber Sitesi Rudaw’da yayınlanan açıklamaları yoruma gerek kalmaksızın sahnelenen oyunu gözler önüne seriveriyor:
“Rudaw: Balkan devletleri bağımsızlıklarını kazandıklarında orada görevliydiniz. Deneyimlerini göz önüne aldığınızda, Irak’ta Kürtler için de böyle bir durum gerçekleşebilir mi?
Galbraith: Kürtler 90 yıl boyunca Irak’ın bir parçası olarak yaşadılar. Ancak Irak bunu değerlendiremedi. Balkanlar’da da gördüm ki, eğer bir halk bağımsızlık istiyorsa onu elde eder.
Rudaw: Size göre Irak’ta bir Kürt Devleti kurulması konusunda engeller nelerdir?
Galbraith: Mesut Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani tam bağımsızlık yolunda pek çok önemli sorunu çözdüler. Türkiye ile yakın ekonomik ilişki kurarak petrol endüstrisinin gelişmesini, diğer alanlarda yatırım gerçekleştirilmesini ve ekonomik bağımsızlığın tesis edilmesini sağladılar. Kürtlerin bu karmaşık bölgede ABD’nin en önemli müttefiki olduğunu ispat ettiler.
Rudaw: ABD’nin bağımsız Kürt devletini destekleyeceğini düşünüyor musunuz?
Galbraith: ABD genel olarak mevcut durumu destekler ve ayrılmalara sıcak bakmaz. Ancak mevcut gelişmeler ABD’yi seçeneksiz bıraktı. ABD olası bir bağımsız Kürt devletini destekleyecektir.
Rudaw: Kürt liderler ABD’nin petrol devi Exxon Mobil’in Kürt bölgesine gelmesini büyük sevinçle karşıladılar.
Galbraith: Kürt petrol sanayisi açısından dünyanın en büyük petrol şirketinin bölgeye yatırım yapmasından daha büyük bir güvence yoktur.
Rudaw: Barzani’nin petrol politikası hakkında görüşleriniz nelerdir?
Galbraith: Politikalar Kürt halkına büyük yarar sağlayacak ve yüzyılların hayali olan bağımsız devlet düşüncesini gerçekleştirecektir.”
ABD’li diplomatın cevapları, milenyum tanrılarının belirlediği bölgesel yazgıyı baştan açıklayıp milleti oyunun sonuna kadar sürecek meraktan birinci perdede kurtarmak anlamına geliyor. Koç’un Kuzey Irak’a Divan’la girmesinin bireysel tercihten çok yönetmenin verdiği rolün gereği olduğunu kavramak da oyunu temaşa eyleyenlerin ferasetine kalmış oluyor.
Türkiyeli sermayenin ve Türkiye’yi yönetenlerin bölgeye yönelik girişimlerinin arka planını öğrenmek mi istiyorsunuz? O halde sahneye koyucunun iradesini akıldan çıkarmadan seyirciyi sürükleyip götüren büyük oyunu izlemeye devam edelim. Zaman’ın 15 Mayıs nüshasında Çukurova Holding’in çoğunluk hisselerine sahip olduğu petrol şirketi Genel Energy’nin Kuzey Irak’taki petrol arama sahalarını artırdığına ilişkin haberin ayrıntılarına girelim. Erbil’in doğusunda 246 kilometrekarelik alana sahip Bina Bawi sahasındaki petrol arama lisansının yüzde 23 hissesini 175 milyona Holdingin satın aldığını bir güzel okuyalım. Genel Enerji’nin CEO’su Tony Hayward’ ın; “ Var olan ana sahalarımızdan biri olan, bir boru hattı ile bölgenin ana ihracat boru hattı olan Kerkük-Ceyhan’a uzanan petrol boru hattına bağlamayı planladığımız Tag Tag sahamızın hemen yanında bulunan, oldukça yüksek kalitedeki sahayı satın alıyoruz. Anlaşma pozisyonumuzu geliştirmiş ve bizim Kuzey Irak Bölgesi’ndeki kaynaklarımızın istikrarlı, umut vaat eden bir bölge olarak kabul edilen arazi aracılığıyla inşası stratejimize çok uymaktadır” sözlerinden, Bağdat’ın aradan çıkarılarak, hukuken devlet olmayan petrol derebeyliği ile iş tutmanın hangi aşamalara geldiğini anlayalım.
Divan’ın açılışında dile getirdiği davet arzusuna yeşil ışık yakılınca soluğu Ankara’da alan Barzani ilk yurt dışı resmi ziyaretini Türkiye’ ye yapmış oldu. Ayrıntıları biz yine 18 Mayıs tarihli Zaman’dan takip edelim:
“ Neçirvan Barzani göreve geldikten sonra ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Barzani Ankara’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da katıldığı toplantıda petrol ürünleri satışı, iki ülke arasındaki kamyon ticareti, sınır kapılarının yetersiz kalması, Türkiye’nin en az iki tane daha sınır kapısı açma isteği, elektrik satışı gibi konular gündeme geldi. Türkiye’nin Irak ticaretinin 8 de 5’ inin kuzeydeki yönetimle yapıldığını hatırlatan diplomatik kaynaklar enerji konusunda da birçok alternatifin ve işbirliğinin konuşulduğunu kaydetti.”
Barzani Türkiye’de en üst düzeyde ağırlanırken Başbakan’ın Irak’la ilgili açıklamalarına tepki gösteren Bağdat’ın Türkiye’yi bir kez daha protesto ettiğini okurlarımıza hatırlatalım. Irak yeni protestosunun nedeni olarak Türkiye’nin Musul ve Basra başkonsoloslarının faaliyetlerinin diplomatik maksadı aşmış olmalarını gösterdi.
Ziyaret karşı ziyareti doğurmuş olmalı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 20 Mayıs’ta Stratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin ( SETAM ) düzenlediği 1. Uluslar arası Enerji Konferansı’na katılmak için Erbil’e gitti. 2007’de ara verilen petrol alıp petrol ürünü verilmesi uygulamasına tekrar başlanacağının altını çizerken ilk uygulamanın tankerlerle yapılacağını söyledi. Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattının kapatılmasının söz konusu olmadığını belirten Yıldız, tam tersine yüzde 100 kapasite ile kullanılmasından yana olduklarını vurguladı. Bölgesel Kürt Yönetimi Tabii Kaynaklar Bakanı Asthi Hawrami toplantıda yaptığı konuşmada Kuzey Irak’tan çıkarılan doğalgazın Türkiye’ye ulaştırılması için bir proje üzerinde çalıştıklarını belirterek, öncelikli hedefin Güneydoğu Anadolu’daki kentler olduğunu söyledi. Haberi Sabah Gazetesi; “Kuzey Irak Petrolü Türkiye’den Gidecek” manşetiyle verirken Milliyet “Kürt Gazı Güneydoğu’ya BOTAŞ’la geliyor” başlığını uygun bulmuş. Hawrami’nin açıklaması Irak Kürdistan’ı ile Güneydoğu Anadolu’nun ekonomik entegrasyonla tek bölgeye dönüştürülme işinde epeyce yol alındığını göstermektedir. Ekonomik bütünleşmenin ardından siyasal bütünleşmenin geleceği, Türkiye’ye siyasi coğrafyasını küçültmesinin dayatılacağı anlaşılmaktadır. Hürriyet’ten Erdal Sağlam’ın 29 Mayıs tarihli makalesini tekelci sermayenin konuya bakışını olarak okumak gerekiyor:
“ Hükümet bence enerji alanında en olumlu adımlardan birini geçen hafta attı ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile kapsamlı bir enerji anlaşması imzaladı… Geçen Hafta Radikal’de Cengiz Çandar, bu anlaşmayı Türkiye’nin, bölgenin ve doğrudan Kürt sorununun geleceğini ilgilendiren çok önemli bir gelişme olarak özetledi. ABD’li Exxon’un geçen yıl, Irak Merkezi yönetimiyle yani güneydeki zengin bilinen kaynakları tehlikeye atacak adımı atıp, Kuzey Irak’ta aramalara başlaması, tüm dünyanın enerji açısından bölgeye olan inancını artırdı ve gelişmeler peşi sıra gelmeye başladı. Şimdi dev petrol şirketleri bölgede arama izni istiyor.”
Irak Bölgesel Kürt Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani aynı toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’nin kendileri için çok önemli bir çıkış kapısı olduğunu söyledi. Barzani’nin; “ Türk kardeşlerimizle bu gün burada olmamız, aramızdaki işbirliğinin de göstergesidir. Türkiye Kürdistan bölgesinde büyük yatırımlar gerçekleştirdi. Türkiye buradaki en büyük yabancı yatırımcı konumundadır. Kürt Bölgesi ve Türkiye arasındaki stratejik ilişkilerin geliştirilmesi çok önemli. Karşılıklı anlayış ve ortak çalışma her iki taraf için de fayda sağlayacak” açıklaması Irak merkezi hükümeti ile köprüleri atıp Kürdistan’ın inşasında fazla mesai yapan Yeni Türkiye’ye duyulan minnetin ifadesi olarak okunmalıdır.
Reuters’in “ Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi dün petrol ihracatının Türkiye üzerinden yapılacağını açıkladı” başlığıyla verdiği habere toplantının özeti demek yanlış olmaz. Reuters,in 2013 Ağustos ayına kadar yapılacak olan yeni boru hattı ile bölgenin petrolünün yurtdışına açılacağını duyuran haberinden Yeni Türkiye’ye verilen rolü de anlamış oluyoruz. İngiliz Telegraph gazetesi; “Kürdistan, Irak’ın yarı özerk bölgedeki petrol şirketlerine güç katacak. Siyaseten tartışmalı bir adımla sınırın öte tarafındaki Türkiye’ye ham petrol taşımaya başladığı anlaşılıyor” diye başladığı haberinde petrol analisti Malcolm Graham-Wood’un değerlendirmesine yer verdi. Wood’un: “Bu kadar erken beklemiyorduk. Sınırın açılması, Kürdistan’ın petrol satma imkanına imkanını muazzam biçimde artırıyor” analizinden döşenecek borudan Türkiye’ye tarafına petrol, Kuzey Irak’a ise kundaktaki Kürdistan’ı ayağa kaldıracak oksijen akacağını anlıyoruz.
Türkiye’nin Bağdat’ı atlayarak Bölgesel Kürt yönetimi ile petrol anlaşması yapması ve ithalata başlamasına karşı Merkezi Irak’ın tutumuna değinmenin zamanıdır. Bağdat’ta açıklama yapan hükümet sözcüsü Ali El Debbağ; “Türkiye toprakları üzerinden yapılan yasa dışı petrol ihracatını durdurmak zorunda. Petrol ve doğalgaz bütün Iraklılara aittir. Bunlar Merkezi Hükümet tarafından ihraç edilmeli, gelirleri de bütün Iraklıları temsil eden Merkezi Hükümete gitmeli” dedi. Bağdat’ın açıklamasına karşılık veren Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ise yetkinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığında olduğunu belirterek; “ Kuzey Iraktan petrol sevkiyatının yapılmasında engel yoktur “ dedi. ( 1-2 )
Merkezi hükümetin sert tepkisine karşılık verircesine Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ( EPKD ) İstanbul merkezli Siyah Kalem şirketine Kuzey Irak’tan doğalgaz ithaline yönelik resmi anlaşma yapması için 90 günlük süre verdi. ( 3 )
Merkezi yönetimi devre dışı bırakarak Kuzeyle geliştirilen ilişkilere karşı Bağdat’ın tepkisi protesto ile sınırlı kalmadı. Irak, 17 Temmuz günü sabah saatlerinde hava sahasını uçuşa kapatınca 4 Türk uçağı Erbil’de mahsur kaldı. Irak Sivil Havacılık Otoritesi yaşanan elektrik kesintisi nedeniyle radar sisteminin devre dışı kalması üzerine hava sahasını kapattığını bildirdi. Aynı saatlerde konuşan Irak Başbakanı Maliki ülkesinin hava sahasının komşu ülke uçakları tarafından ihlal edildiğini söyleyerek: “ Ülkemizin egemenliği hedefleniyor. Bunun karşısında suskun kalmayacağız” dedi. ( 4 ) Maliki ile Debbag’ın açıklamaları diplomasinin örtülü söylemini kullanmadan Türkiye’ye yönelik ciddi uyarı özelliği taşımaktadır.
Aynı süreçte Bölgesel Kürt yönetimi ile doğrudan ilişki kurup anlaşmalar yapan diğer ülkelere ve şirketlere karşı da Irak’tan ciddi uyarılar gelmeye devam etti. ABD petrol devleri Exxon ve Chevron’ dan sonra Fransız şirketi Total’in de Bölgesel Kürt yönetimi ile petrol anlaşması yapması Bağdat’ın sert tepkisine yol açtı. Total’den ya Kürt yönetimi ile yaptığı anlaşmayı askıya almasını ya da güneyde işlettiği Halfaya petrol sahasındaki payını satmasını istedi. Irak Petrol Bakanı Hüseyin El Şeyristani’ nin sözcüsü Faysal Abdullah; “ Irak, Total’den yasalarına saygı gösterip Kürt bölgesiyle yaptığı anlaşmayı dondurmasını veya Halfaya petrolünü unutmasını istedi” açıklamasında bulundu. ( 5 )
Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Merkezi yönetimin bilgisi dışında Kerkük’ü ziyaret etmesi eleştiren Irak Başbakanı Maliki; “ Ahmet kardeşimin ziyareti gündemde değildi. Kerkük ziyaretiyle şok olduk. Ne vali ne dışişleri bakanı ne de ben bu ziyaretten haberdar edildik. Sadece ziyaret değil, Kuzey Irak yönetimiyle böylesine açık olmayan bir tavır sergilediğini araştırmak için komisyon kurduk” açıklamasında bulundu. Türkiye’nin bir etnik unsurun lehine, diğerinin aleyhine hareket etmeye başladığı yönünde bir görüntü verdiğini belirten Maliki; “ Sıfır sorunla önemli mesafe kat edildi. Ama yine başa döndük.
Etnik ve mezhepsel farklılıkları kışkırtan her ülke bilmelidir ki bu politikalar fazlasıyla kendilerine dönecektir” diye konuştu. Türkiye’nin Kürt Bölgesel yönetimi ile ilişkileri konusuna değinen Maliki: “ Alışveriş yapılıyor, sınır açılıyor, anlaşmalar yapılıyor. Onlar bizim yönetimimiz, sıkıntımız yok ama ilişkiler merkezi yönetim üzerinden gerçekleşmeli. Türkiye de bizim doğrudan etnik gruplarla iletişime geçmemizi kabul etmez. Başka ülkelerin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz de yok. Petrol boru hattı kurulmasına izin verilmesi bizi endişelendiriyor. Bunlar teamüllere aykırı. Merkezi yönetimi onayı olmadan temas olmaz” diyerek Türkiye’yi açıkça uyardı. ( 6 )
Makalemizde Türkiye’nin bitişiğinde emperyalizmin himayesinde hormonal biçimde büyütülen petrol despotluğunun inşasında Türkiye’ e verilen taşeronluk görevi incelenmeye çalışılmıştır. Mayıs-Ağustos 2012 arası gelişmelerin kronolojisi Türkiye açısından endişe vericidir. Cumhuriyetin kuruluşundan yakın zamana kadar sürdürülen içerde milli bütünlüğü korumaya, dışarıda komşuların toprak bütünlüğüne saygıya dayalı geleneksel duyarlılığın Türkiye’yi yönetenlerce terk edildiği anlaşılmaktadır. Dünyaya hükmedenlerin çıkarlarının Türk milletinin çıkarlarından öncelikli hale geldiği görülmektedir. Kurtuluş Savaşını vermiş bir milletin kolektif kimliğine, tarihsel mirasına yakışmayan biçimde emperyalizmin bölgesel tetikçiliğine soyunmanın devlet tercihine dönüştüğü açıktır. Tekelci sermaye ile siyasi iktidarın sistem tarafından Irak’ta kendilerinden beklenenleri yapma konusunda mutabakat içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Demokratikleşme, sivilleşme, yerel diktatörlüklerin tasfiyesi söylemi, ulus bütünlüğünü parçalamanın, toplumu kabilelere, inanç gettolarına ayırmanın manivelası olarak kullanılmaktadır. Ulus devlet yıkılıp, millet bilincinin yerini sürüleşme alınca küresel yağmanın önünde bir engel kalmamaktadır. Ulusları parçalamanın makyaj söylemlerinin arka planına bakıldığında gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Exxon Mobil başta olmak üzere Total, Shell, BP gibi küresel enerji akbabalarının art arda Kuzeydeki ganimete üşüşmeleri Irak’ın niçin parçalandığını yeterince izah etmektedir.
Hazin olan eninde sonunda Türkiye’ye uzanacak bir fesat coğrafyasının ırmaklarından bal, ovalarından yağ akan yeryüzü cenneti olarak halka yutturulma gayretidir. Türkiye’ye sıçrayacak etnik radyasyon santralinin Bizans sermayesi ile imanı, inancı vatansızlaştıranlar koalisyonu imeceliğinde inşasıdır.
Uluslar arası sermayeye eklemlenmiş tekelci sermaye ile ulus ötesinin istemlerini itirazsız kabul eden siyasi anlayışın ortak cürümünün kanıtı olarak tarihe geçecek olan parmak izlerini hiç kuşkusuz ki gelecek kuşaklar tiksintiyle seyredeceklerdir.
Hüseyin Özbek
21 Ağustos 2012
1) 17 Temmuz 2012 Cumhuriyet
2) 18 Temmuz 2012 Aydınlık
3) 18 Temmuz 2012 Habertürk
4) 18 Temmuz 2012 Zaman
5) 14 Ağustos 2012 Vatan )
6) 16 Ağustos 2012 Radikal