Bugün 28 Mayıs… Bundan tam 153 yıl önce, 1862’de Sayıştay kuruldu. Osmanlı modernleşme hareketinin ileri atılımlarından biri olan Sayıştay, dönemin padişahı Abdülaziz tarafından kuruldu ve ilk başkanı Ahmet Vefik Paşa oldu. Önce bir nizamname ile kurulan Sayıştay, daha sonra 1876 anayasasına girerek anayasal bir kurum haline geldi.
Türkiye Cumhuriyeti’nde de varlığını sürdüren Sayıştay, ülkenin en üst düzey mali denetim kurumuydu.
Ancak hayatın her alanını denetlemesine rağmen kendi üzerinde herhangi bir denetim istemeyen AKP iktidarı, tüm anayasal kurumları olduğu gibi Sayıştay’ı da devre dışı bırakmak, bypass etmek, denetiminden kurtulmak için her türlü girişimde bulundu.
Tayyip Erdoğan hem başbakanlığı, hem cumhurbaşkanlığı döneminde “Mevzuat amca” diyerek Sayıştay başta olmak üzere bir dizi denetim ve yargı kurumunu itibarsızlaştırdı.
DENETLENMEYİ SEVMEYEN İKTİDAR
AKP hükümeti özellikle 2010’dan itibaren Sayıştay’ı işlevsizleştirip denetim raporlarını Meclis’ten kaçırarak yolsuzluğun ve usulsüzlüğün kapısını açtı. AKP’den ilham alan bazı kurum ve kuruluşlar da Sayıştay denetimden kaçmanın çeşitli yollarını aradı.
Sayıştay’ın 2011 yılı için hazırladığı denetim raporlarını TBMM’ye göndermemesi, Sayıştay’ın yasa değişiklikleriyle geldiği durumun ve AKP’nin denetlenmeye karşı takındığı tutumun sorgulanmasına neden oldu.
Eski Sayıştay Denetçisi ve soL yazarı Kadir Sev, Sayıştay’ın torba yasalarla nasıl işlevsizleştirildiğini anlattı.
Sayıştay’ın yalnızca başkana bağlı bir kuruma dönüştürüldüğünü ifade eden Kadir Sev, “Eskiden genel kurul, temyiz kurulu, daireler kurulu gibi kurullar olduğunu ve yasa değişimiyle bunların yetkilerinde önemli ölçüde kısıtlamalara yol açıldığını” söyledi. Sev, yetkilerin kısıtlanması nedeniyle Sayıştay yargılama dairelerinin sorumluların hesap ve işlemlerinin kamu zararına yol açtığını kanıtlayamadığı konularda hüküm veremediğini de kaydetti.
YETKİLERİ KISITLANDI DENETLEYEMİYOR
AKP’nin denetim, şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi kavramları sıklıkla dile getirerek bunları demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak tanımladıklarını belirten Sev, buna karşın gizlilik ve denetlenemezlik ortamı oluşturulmakta olduğuna dikkat çekti. Bu durumu ‘denetim illüzyonu’ olarak değerlendirdiğini söyleyen Sev, “Sanki denetim yapılıyormuş gibi bir ortam yaratıldı. Oysa Sayıştay’ın yetkileri kısıtlandı, denetim yapabileceği bir yasal zemin artık yok. Sayıştay, Dünya Sayıştaylarının yapabildiği denetimden çok daha azını yapabilir hale getirildi” dedi.
SAYIŞTAY YILLARDIR İŞSİZ
Sev, Sayıştay’ın işlevsizleştirilmesini şu sözlerle ifade etti:
“Yapılan bir denetim faaliyeti aslında yok. Sayıştay aslında yıllardır işsiz durumda. Yani denetim yapıyor denetçiler ama bu denetim sonucu ne tür bir rapor hazırlanılacak, nasıl değerlendirilecek, nerede kullanılacak artık belirsiz. Eskiden belliydi, raporu yazardı denetçiler, yargılama dairelerine gider, sorumluların işlemleri eylemleri orada değerlendirilirdi. Şimdi artık o yapılamaz hale getirildi. O raporlar ne olacak belirsiz. O nedenle de zaten 2011 yılı hesabı parlamentoya sunulamadı.”
DENETİM İLLÜZYONU
Sayıştay’ın faaliyetlerini “denetim illüzyonu” olarak nitelendiren Kadir Sev, şunları söyledi:
“Kamuoyunda Sayıştay’ın bir dış denetim kurumu olarak görevini yetkin bir biçimde gerçekleştirdiği algısı oluşturuluyor. Oysa etkisizleştirildi, denetim sığlaştırıldı. Gözlerimiz bağlanıyor ve denetim illüzyonu yaratılıyor.”
Ahmet Çınar- soL