AKP’de neler oluyor?..
Bülent Arınç… Heyecanını gemleyebilen pratik siyasi zekaya sahip bir taktik adamıdır.
Bülent Arınç… Patavatsız olmayacak kadar deneyimli bir politikacıdır; bunca yıldır, ölçer biçer ve öyle konuşur.
Ve bugün çok konuşulan Bülent Arınç çıkışı; AKP’de yaşanan gizli gerilimlerin boşalmasıdır.
AKP gibi politik yapılarda; kurallar, tüzükler, gelenekler bir kez sarsıldı mı; her zaman herkes özgürce konuşmayı hak bilir. Devamı gelecektir. Ve hiç kolay olmayacaktır. Çünkü…
Bütün diktatörler bir fikirle yola çıkar.
Fakat bu fikir; biçimini ve rengini onu gerçekleştiren diktatörün kişiliğinden alır. Örneğin, çocukluğunu, gençliğini doyasıya ve keyif içinde yaşayamamış olan biri, insanlara daima insanlık dışı davranır.
Evet diktatör doğası gereği; tek bir görüşe tahammül gösterir, o da kendi düşüncesidir! Diğer fikirler iğrenç ve günahkardır.
Evet diktatör doğası gereği; bağımsız düşünen herkesi tahammül edilemez bir hasım görür. Haddini aşana cezasını hemen verir. Yoksa düşman gördüğünün onu yok edeceğini sanır.
Ve… Sürekli tek başına herkesin karşısında duran bu diktatörün, kaçınılmaz olarak herkesle arası bozulur.
Aşırı kırılgan bir yanı olan bu diktatörün; her türlü muhalefete karşı hassas bir kulağı vardır. Duydukları, sert, delici bir bıçak gibi kullandığı kinedönüşür.
Çünkü ona göre, eleştiri suçtur.
Çünkü ona göre, insan kendi haline bırakılırsa ruhu sadece kötülük üretir.
Çünkü ona göre, insana asla özgürlük verilmemelidir; zira bunu kötülük için kullanır.
Sonuç, müsamahasız bir sertliktir.
AKP’de olan budur.
Ama bu gerçek eksiktir…
Başka, önemli bir neden daha vardır…
ÇOK REZALET ÇIKACAK
AKP’de yaşananları “diktatöre karşı isyan” olarak değerlendirmek abartılıdır.
Mesele başkadır. Şöyle…
Başta, emperyalizmin yedek lastiği “Yetmez Ama Evet”çiler olmak üzere kimi çevreler ne diyor:
– “AKP 2007 yılına kadar iyiydi; sonra bozuldu.”
– “AKP kendine verilen misyonu yerine getiremedi.”
Tüm mesele bu “sihirli” cümlelerde saklı; neydi o “misyon”: Cumhuriyet yıkıcılığı.
70 yıldır büyük darbeler alan Cumhuriyet’e son bıçağı “Brütüs AKP”nin saplamasını istediler.
Kuşkusuz kolay zafer kazandırılan AKP de bıçağı soktu. Kim ne derse desin başardı. Cumhuriyetçiler mücadeleye devam etse de, Cumhuriyet neredeyse tüm kurumlarıyla yıkıldı.
AKP, Cumhuriyet’in özgür yurttaşını yok etti! İnsanın yerinde artık bayağılık, kalitesizlik, değersizlik vardır. Ve fakat…
AKP yıkmakta gösterdiği başarıyı kurmakta gerçekleştiremedi.
Evet, yıktı ama kuramadı!
Bunun iki nedeni var:.
Birincisi; Cumhuriyetçiler buna izin vermedi.
İkincisi; AKP’nin yaratıcılıktan yoksun olmasıdır. Yıkacak çok adamları vardı ama kuracak dehaları yok. Gündüz atılan havai fişek gibiler, ışıkları ve parıltıları yok.
Kötülemeyi biliyorlar ama yapıcı değiller!
Yıkmayı biliyorlar ama inşa etmeyi değil!
Evet: Kurnazlar… Pragmatistler… Demagoglar… “Nakilciler”..!
Ve: “Yeni”yi kurmakta yeteneksizler.
Bu nedenle, akılcı ve yapıcı bir tek işleri yoktur.
Oysa:
Mustafa Kemal yıktı ve kurdu…
AKP yıktı ve kuramadı…
Fark budur…
AKP yıktıkları arasında aciz ve amaçsız dolaşıp durmaktadır; patinaj yapmaktadır. Misyonu bitmiş; ömrü dolmuştur. Parti, bir “şirkete” dönmüştür.17-25 Aralık bunun somut örneğidir.
Yine siyasal tarihten biliyoruz ki; rezalet çıkmadan “AKP Oyunu”nun perdesi kapanmaz.
Arınç-Gökçek kapışması bunun somut son örneğidir…
TEK YOL VAR
Yıkan ancak kuramayan AKP’ye bu nedenle HDP desteği aranmaktadır.
Misyon görevlendirici emperyalistlerin umudu, HDP destekli AKP’nin bu kez inşa edebilmesi’dir! 7 Haziran 2015 seçiminin özü budur.
O halde…
AKP’nin iç kapışmalarına sevineceğimize ne yapacağımıza odaklanmamızgerekmiyor mu?
Artık biliyoruz ki:
Halkın çoğunluğunun diktatöre karşı çıkmasının, tek bir planlı ve bütüncül bir yapı içinde hareket etmediği sürece bir yararı oluyor.
Yani, hoşnutsuzluklar güçsüz bir homurtuya dönüşüyor.
Yani, örgütlenmemiş memnuniyetsizlik, örgütlü bir iktidar terörüyle baş edemiyor.
Bu anlayışta mücadeleye devam edersek; Gezi Direnişi ile başlayıp 17/25 Aralık hırsızlığı ile devam eden ve bugün AKP çatırdamasına neden olan olaylar, diktatör otoritesinin zayıflamasına yol açsa da, çöküşü için yolhâlâ zor ve hâlâ uzun olur.
Çünkü, dağınık grupları dizginlemek kolay oluyor.
İşte bu nedenle…
CHP’nin tarihi misyonu gereği, geniş bir ittifak cephesi kurmasını ısrarla yazıp duruyorum.
Saadet Partisi’nden Vatan Partisi’ne; Birleşik Haziran Hareketi’ndenYurt Partisi’ne kadar geniş bir “halk cephesi“ öneriyorum.
Zorbalığa karşı vicdanın sesi olan bir ittifak öneriyorum.
Hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörünün; vesayete karşı özgürlüğün; fanatizme karşı hümanizmin ittifakını öneriyorum.
Ama ne yapayım ki…CHP, -Ekmel Bey meselesinde olduğu gibi- umudunu Abdullah Gül’e bağlamış durumda; bir parti kursa da ittifak yapsak bekleyişini sürdürüyor!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Odatv.com