02.08.2014, Cumartesi







Say, Gericilik ve ‘Allaturka’ Liberaller
Say, Gericilik ve ‘Allaturka’ Liberaller
22 Ekim 2012 01:15
Font1 Font2 Font3 Font4

Cumhuriyet gazetesi yazarı Nilgün Cerrahoğlu yazdı:

“Ahmet Melih Tüzel isimli okurum “Nilgün Hanım kendinizi hiç üzmeyin, CHP’yi orada göremezsiniz. Yürekli olmak lazım her şeyden önce, cesur ve kararlı. Onlar Silivri’ye dahi uğramadılar (birkaçı hariç) kaldı ki Fazıl Say’ı düşünsünler” diye yazıyor dünkü yazım için…

Ana muhalefet partisi CHP’nin, Fazıl Say duruşmasında ortada görünmediğini anlatmış, bundan duyduğum üzüntü ve hayal kırıklığını dile getirmiştim dünkü“Sağnak”ta…

Dünya çapında yankı yaratan simge davanın duruşmasında ana muhalefetten maalesef görünürde hiç kimse yoktu.

Yalnız CHP değil, Türkiye’de kendilerini “demokrasi” ve “demokratikleşme”vaazlarının biricik mercisi sayan “liberallerden” de ele dişe dokunur bir tepki geldiğini görmedim.

Oysa uluslararası basına göz attığınızda, davanın dünyada basit bir“ifade/düşünce özgürlüğü davası” olarak değil, aynı zamanda “laik sistemi sınayan” bir kilometre taşı “laiklik davası” olarak değerlendirildiğini görüyorsunuz.

Engizisyon gibi

Özellikle “engizisyon” deneyimine sahip “Katolik ülkelerde”, Say’ın tarih boyunca “kâfirlere” yapılageldiği gibi “dine küfür” bağlamında yargılandığı irdeleniyor. Say’ın bu nedenle Türkiye’yi terk etmek zorunda kalabileceği belirtiliyor.

Örneğin, davaya tam sayfa yer veren İtalya’nın “Corriere della Sera”gazetesi, “Piyano virtüözü küfürle yargılanıyor / virtuoso del piano accusato di blasfemia” başlığını öne çıkarıyor…

Fransa’dan “Le Monde” benzer şekilde “Say dine küfürden ve gözdağı vermek için yargılanıyor / Say jugé pour blasphème et pour l’exemple”ifadelerini kullanıyor.

Dine küfür dendiğinde bu ülkelerde insanların aklına doğrudan “engizisyon mahkemeleri” geliyor. Öyle ki “Le Monde” okurları “küfür” haberi altında şu yorumları sıralıyorlar:

“Fazıl Say gibi bir piyanisti yargılayan bir ülke, bizim kültürümüzün (zıttı)antipodudur. Say’a ilahi bir göçmen olarak kucak açmak, bizi onurlandırır.”

“Say, Japonya’ya gidip de ne yapacak? Bize gelsin. Vatandaşlık dahil Fransa’nın kapılarını ona ardına kadar açalım.”

“‘Elitlerimiz’ Türkiye’yi bir de AB’ye almak istiyor!”

“Fazıl Say’a hayranlığım derin. Rusya’da Putin’in ‘Pussy Riot’ kızlarına yaptığı gibi Erdoğan Türkiyesi de özgür bir sanatçıyı eğmek istiyor. Say’a desteğimizi göstermeliyiz. Paris’te bir dayanışma konserine ne dersiniz?”

‘Küfür’ ortaçağın karşılığı

“Corriere della Sera” okurları da benzer biçimde güçlü tepkiler dile getirmişler ve “dine küfür / blasfemia” kavramına odaklanmışlar:

“Dine küfürün yasal olarak gündeme gelmesi korkunç. Bu, ortaçağın karşılığı. AB’ye girmek isteyen Türkiye bu mu?”“Devletin, kamu ahlakı ve değerleri namına kendisini yasa koyucu olarak dinin yanında konuşlandırması safkan gericiliktir!” gibi şeyler sıralıyorlar…

“Din-devlet ilişkilerinin” göbeğine oturan ve ortaçağ ölçüsünde bir “gericilik”davası olarak görülen bir davada Türkiye’nin liberalleri ilginç biçimde suskunluğu seçiyor.

Bu nasıl liberallik?

Gericiliğe tepki yok

Her nasılsa, “allaturka” liberaller, yalnız “dindar kesimin” hak ihlallerinin yanında durmayı yeğliyor…

Uluslararası kamuoyunun teslim ettiği ve gözler önünde yaşanan bir ortaçağ savrulması karşısında üç maymunu oynuyorlar.

Sözgelimi, haber düzleminde konuyu ele almakla kendisini sınırlayan “Taraf”gazetesinde, davayla ilgili herhangi bir çarpıcı yorum okuduğumu hatırlamıyorum.

Ahmet Altan, Murat Belge gibi “liberal demokratlarımız”, “dine küfür davasına”kayıtsız kalıyor. Neden? Fazıl Say’dan hoşlanmadıkları için mi?

“Bizden-sizden ayrımı”, tüm demokrasi prensiplerinin önüne geçiyor.

Kendisi de vaktiyle bizatihi bir siyasi yargılamanın hedefi olan “Nobelli yazar”Orhan Pamuk nerede mesela?

Dünyada geleneksel olarak Nobelli aydınlar “gericiliğe” karşı tavır alırlar. Komşu İran’ın Nobelli hukukçusu Şirin Ebadi buna çok somut bir örnek. Ebadi, İran’ın baskıcılığına her daim baş kaldırıyor…

Pamuk’un “Nobel” almasından bu yana çıkıp herhangi bir muhalif konuda, kelam ettiğini duydunuz mu?

Son kertede “Her toplum layık olduğu gibi yönetilir”e gelip dayanıyor iş.

Muhalefetimiz, liberallerimiz, aydınlarımız böyle, bu kadar oldukları için zulüm her seferinde katlanarak sürüyor.”

 

Kaynak: Cumhuriyet



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
67 Sorgu Yapıldı. 1,173 Saniyede Oluşturuldu.